"Hayır, yol gayet rahattı." Bunu ikisi de biliyordu
zaten.
Saklı Göl yolunda trafik yoğunluğu, karşı yönlerde
giden iki arabanın karşılaşmasından ibaretti. Jenny'nin
göl kenarında kurulmuş bu küçük kasabaya dair sevdiği
pek çok şeyden biri de buydu. Bay Wilson' in ayda iki
kere düzenlediği erzak alma seferlerine denk
gelinmediği sürece kimse sıkışmazdı. Bay Wilson
kasabaya indiğinde ekmek, süt, peynir, yumurta alırdı.
Bir şişe de rom, ama tabii yalnızca tıbbi sebeplerle. O
belli belirsiz hıçkırık da Bay Wilson'in kasabaya traktörle
gelmekteki ısrarından kaynaklanıyordu.
Neyse ki annesi, Jenny'nin rötarı hakkında daha fazla
yorum yapamadan garson yemekleri getirdi. Jenny
çatalını eline alıp tam yemeğe girişecekti ki, bir an
hayranlıkla tabağına bakakaldı. André eşsiz lezzette bir
yemek yapmakla kalmamış; birkaç parça patates, iki
zeytin tanesi ve taze balıklarla bir sanat eseri yaratmayı
başarmış gibi görünüyordu.
Her hafta annesiyle bir saat geçirmek Jenny'nin en
sevdiği yüz etkinlik listesine giremeyecek olsa da
André'nin
yemekleri
sarsıntının
etkisini
biraz
hafifletiyordu.
Bir yandan yemeğini yerken, "Nasılsın bu arada?"
diye sordu.
"Çıldırmış gibiyim," dedi Catherine, hoş bir gülümsemeyle. "İşler geçen sene bu zamanlara nazaran yüzde