Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
verdiği görüşle bağlı olmakta ve mükellef
hakkında hiçbir işlem yapılamamaktadır.
Diğer bir ifade şekliyle özelgenin yanlış
olması hâlinde mükellef nezdinde ilave
bir vergi tarhiyatına gidilmemektedir.
Ülkemizde de özelgelerin iptal edilmesi
durumunda vergi aslının istenmesinin
hakkaniyete uygun olup olmadığı
yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır.
Özellikle karşı tarafa yansıtılan
(sözleşme ile diğer tarafa aktarılan
veya aktarılması gereken) vergilerde,
alınan özelge uyarınca hesaplanmayarak
yansıtılmamış verginin, özelgeye uygun
davranan mükelleften aranılmasının
gerekip gerekmediği tartışması yargıya
taşınmıştır.14
Hurda plastikten imal edilen plastik
granül teslimlerinin KDV karşısındaki
durumunu soran bir mükellefe söz konusu
teslimlerin hurda teslimi olarak kabul
edildiğinden dolayı KDV hesaplanmasına
gerek bulunmadığı şeklinde özelge
verilmiştir. Ancak imal ettiği plastik
granüllerin satışını özelgeye uygun olarak
KDV’siz yapan mükellefe daha sonradan
başka bir özelge gönderilerek yaptığı
satışlar üzerinden KDV hesaplayarak
beyan edilmesi istenilmiştir. Mükellef
sonradan gelen özelgeyi dikkate almamış
ve herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
Bunun üzerine vergi idaresi tarafından
mükellef hakkında vergi tarhiyatında
bulunulmuş ancak yasa gereği ceza
kesilmemiştir. Mükellefin yapılan tarhiyata
karşı açtığı davada, yerel mahkeme vergi
tarhiyatını “İdare görüşü doğrultusunda
hareket eden şirketin bu aşamadan
sonra emtiayı satın alan kişilere KDV’yi
yansıtmasının mümkün olamayacağı,
davacıdan tahsili halinde de malvarlığında
haksız yere eksilmeye neden olunacağı”
gerekçesi ile kaldırmıştır.
Danıştay 9. Dairesi’nin E.2007/2911
K.2009/33 sayı ve 20.1.2009 günlü Kararı
ile “Bu gerekçenin kabulü halinde KDV
uygulamasının satıcının keyfine bırakılmış
olacağı ve bu KDV’nin artık hiçbir zaman
alınamayacağı” gerekçesiyle bozulmuştur.
Ancak Danıştay’ın ilgili dairesi karar
düzeltme aşamasında görüşünü
değiştirmiş ve vergi tarhiyatını kaldıran
yerel mahkemenin kararını onamıştır.
Danıştay 9. Dairesi’nin E.2009/5034
K.2010/624 sayı ve 09.02.2010 tarihli
kararının gerekçesinde, “Katma Değer
Vergisinin özü itibariyle yansıtılarak
tüketicide kalması gereken bir vergi
olduğu, özelgenin değiştirilmesi sonucu
artık nihai tüketiciye yansıtılamayacak
olan verginin davacının malvarlığından
haksız yere eksilmeye yol açacak olması”
açıklamasına yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan karar olaya özgü olarak
bulunabilir. Ancak özelgelerin yanlış
verilmesi hâlinde yasal olarak olanak
bulunmadığı halde, hakkaniyet gereği
vergi aslının da istenmeyeceğine dair
bu yargı kararını önemsiyoruz. OECD
ülkelerindeki uygulamaların ve bu kararın
bu yönde bir yasal düzenleme yapılması
için bir fırsat kapısı açmasını bekliyoruz.
Verilen Özelgelerden Maktu ve Cüzi
Tutarda Harç Alınması
Bildiğimiz kadarıyla vergi idaresinin
mükelleflere özelge vererek sağladığı
hizmetler üzerinden ücret veya harç
alınması yönündeki ilk öneri bir vergi
uygulayıcısı tarafından yazılan bir
makalede gündeme getirilmiştir. Bu
çerçevede dünyadaki hiçbir vergi
idaresinin bizdeki kadar yoğun özelge
taleplerine zamanında ve tam olarak
yerine getirecek personele, zamana
ve mali kaynaklara sahip olmadığı
dile getirilmiş, Amerikan Vergi İdaresi