KPMG Turkey Publications | Page 99

Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik verdiği görüşle bağlı olmakta ve mükellef hakkında hiçbir işlem yapılamamaktadır. Diğer bir ifade şekliyle özelgenin yanlış olması hâlinde mükellef nezdinde ilave bir vergi tarhiyatına gidilmemektedir. Ülkemizde de özelgelerin iptal edilmesi durumunda vergi aslının istenmesinin hakkaniyete uygun olup olmadığı yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır. Özellikle karşı tarafa yansıtılan (sözleşme ile diğer tarafa aktarılan veya aktarılması gereken) vergilerde, alınan özelge uyarınca hesaplanmayarak yansıtılmamış verginin, özelgeye uygun davranan mükelleften aranılmasının gerekip gerekmediği tartışması yargıya taşınmıştır.14 Hurda plastikten imal edilen plastik granül teslimlerinin KDV karşısındaki durumunu soran bir mükellefe söz konusu teslimlerin hurda teslimi olarak kabul edildiğinden dolayı KDV hesaplanmasına gerek bulunmadığı şeklinde özelge verilmiştir. Ancak imal ettiği plastik granüllerin satışını özelgeye uygun olarak KDV’siz yapan mükellefe daha sonradan başka bir özelge gönderilerek yaptığı satışlar üzerinden KDV hesaplayarak beyan edilmesi istenilmiştir. Mükellef sonradan gelen özelgeyi dikkate almamış ve herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Bunun üzerine vergi idaresi tarafından mükellef hakkında vergi tarhiyatında bulunulmuş ancak yasa gereği ceza kesilmemiştir. Mükellefin yapılan tarhiyata karşı açtığı davada, yerel mahkeme vergi tarhiyatını “İdare görüşü doğrultusunda hareket eden şirketin bu aşamadan sonra emtiayı satın alan kişilere KDV’yi yansıtmasının mümkün olamayacağı, davacıdan tahsili halinde de malvarlığında haksız yere eksilmeye neden olunacağı” gerekçesi ile kaldırmıştır. Danıştay 9. Dairesi’nin E.2007/2911 K.2009/33 sayı ve 20.1.2009 günlü Kararı ile “Bu gerekçenin kabulü halinde KDV uygulamasının satıcının keyfine bırakılmış olacağı ve bu KDV’nin artık hiçbir zaman alınamayacağı” gerekçesiyle bozulmuştur. Ancak Danıştay’ın ilgili dairesi karar düzeltme aşamasında görüşünü değiştirmiş ve vergi tarhiyatını kaldıran yerel mahkemenin kararını onamıştır. Danıştay 9. Dairesi’nin E.2009/5034 K.2010/624 sayı ve 09.02.2010 tarihli kararının gerekçesinde, “Katma Değer Vergisinin özü itibariyle yansıtılarak tüketicide kalması gereken bir vergi olduğu, özelgenin değiştirilmesi sonucu artık nihai tüketiciye yansıtılamayacak olan verginin davacının malvarlığından haksız yere eksilmeye yol açacak olması” açıklamasına yer verilmiştir. Yukarıda yer alan karar olaya özgü olarak bulunabilir. Ancak özelgelerin yanlış verilmesi hâlinde yasal olarak olanak bulunmadığı halde, hakkaniyet gereği vergi aslının da istenmeyeceğine dair bu yargı kararını önemsiyoruz. OECD ülkelerindeki uygulamaların ve bu kararın bu yönde bir yasal düzenleme yapılması için bir fırsat kapısı açmasını bekliyoruz. Verilen Özelgelerden Maktu ve Cüzi Tutarda Harç Alınması Bildiğimiz kadarıyla vergi idaresinin mükelleflere özelge vererek sağladığı hizmetler üzerinden ücret veya harç alınması yönündeki ilk öneri bir vergi uygulayıcısı tarafından yazılan bir makalede gündeme getirilmiştir. Bu çerçevede dünyadaki hiçbir vergi idaresinin bizdeki kadar yoğun özelge taleplerine zamanında ve tam olarak yerine getirecek personele, zamana ve mali kaynaklara sahip olmadığı dile getirilmiş, Amerikan Vergi İdaresi