Bölüm I : Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
halka açık şirketlerde , şirket nominal sermayesinin % 15 ’ inin gerçek kişilere ait hisse senedi olması gerektiği yönünde düzenleme yapılamaz . Buna göre de tevkifat oranı belirlenemez .” xxxv
• “ Mükellefe kanunla tanınan istisna ve indirim hakkının genel tebliğ ile kaldırılması ya da kısıtlanması mümkün değildir .” xxxvi
Bireysel Başvuru Hakkı Çerçevesinde Anayasa Mahkemesince Verilmiş Önemli Bir Karar Anayasa ’ da yer alan temel haklardan birinin ihlal edildiği iddiasının bulunması ve söz konusu ihlalin kaldırılması yönünde açılan tüm davaların kesinleşerek iç hukuk yollarının tükenmesi durumunda , Anayasa Mahkemesi ’ ne bireysel olarak başvuruda bulunulabilme olanağı bulunmaktadır . Vergiyle ilgili konularda bireysel başvuru hakkının kullanılması sonucunda Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlar vergi dünyamızda yeni bir çığır açmıştır .
Yapılan bir vergi incelemesinde İş Bankası tarafından kurulmuş olan emekli sandığı vakfının üyelerine yaptıkları ödemeler ücret olarak değerlendirilmiş ve vergilendirilmek istenilmiştir . Düzenlenen rapora göre vergi dairesi tarafından yapılan tarhiyatlara karşı banka tarafından dava açılmıştır . Dava dilekçesinde yapılan tarhiyata karşı itiraz noktalarından birisi olarak , vergi idaresinin aynı konuya ilişkin olarak söz konusu ödemelerin ücret olarak değerlendirilmeyeceği ve vergiye tabi tutulmayacağına dair başka mükelleflere verilen muktezaların bulunduğu dayanak gösterilmiştir .
Ancak bankanın açtığı davaları kaybedip iç hukuk yolunu tüketmesi üzerine , son çare olarak mülkiyet ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi ’ ne bireysel başvuruda bulunmuştur . Anayasa Mahkemesi yapılan başvuruyu kabul ederek mükellef kurumun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve tazminat ödenmesine oy birliği ile karar vermiştir . xxxvii Söz konusu kararın konuya ilişkin kısmında yapılan açıklamalar aşağıda yer aldığı gibidir :
“ 52 . Öngörülebilirlik ise , hukuk kuralının uygulanması halinde doğabilecek sonuçların , önceden tahmin edilebilmesi anlamına gelmektedir … Buna göre öngörülebilirlik ilkesi koşulunun sağlandığından söz edebilmek için , mülkiyet hakkı sahibi tarafından hangi koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet hakkına müdahale edileceğinin önceden tahmin edilebilmesi / bilinebilmesi gerekmektedir .
53 . Bu çerçevede , verginin kanuniliği ilkesi gereği vergi yoluyla yapılacak müdahalelerin temel dayanağı olan kanunların da , ilgili kişinin davranışlarını belirlemesi amacıyla , kolayca ulaşabileceği , gerektiğinde profesyonel yardım olmak suretiyle de olsa anlayabileceği , açık , net ve yeterince belirgin nitelikte olması gerekmektedir … Ancak her zaman , kanunlarda mutlak bir açıklığın beklenemeyeceği ortadadır . Bu sebeple , kanuni düzenlemelerde az veya çok belirsiz ifadeler bulunabileceği ve bu belirsizliğin uygulamadaki yorumlarla giderilebileceği kabul edilmektedir … Bu durumda kanuni düzenlemenin içeriğinin ve kapsamının kanun altı düzenlemeler veya yargısal içtihatlarla açıklığa kavuşturulduğu , bir diğer deyişle birey açısından belirliliğin sağlandığı durumlarda öngörülebilirlik koşulunun karşılandığı söylenebilecektir .
(…) xxxv
Danıştay 4 . Daire , 07.05.1999 , E : 1997 / 168 , K : 1999 / 1879 , Yaklaşım Dergisi , Sayı 70 , S . 179 xxxvi
Danıştay 4 . Daire , 01.12.1997 , E : 1996 / 2454 , K : 1997 / 4510 , Yaklaşım Dergisi , Sayı 68 , S . 168 xxxvii
Danıştay 4 . Daire , 01.12.1997 , E : 1996 / 2454 , K : 1997 / 4510 , Yaklaşım Dergisi , Sayı 68 , S . 168
Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
halka açık şirketlerde, şirket nominal
sermayesinin %15’inin gerçek kişilere
ait hisse senedi olması gerektiği
yönünde düzenleme yapılamaz.
Buna göre de tevkifat oranı
belirlenemez.” xxxv
• “Mükellefe kanunla tanınan istisna
ve indirim hakkının genel tebliğ
ile kaldırılması ya da kısıtlanması
mümkün değildir.” xxxvi
Bireysel Başvuru Hakkı Çerçevesinde
Anayasa Mahkemesince Verilmiş
Önemli Bir Karar
Anayasa’da yer alan temel haklardan
birinin ihlal edildiği iddiasının bulunması
ve söz konusu ihlalin kaldırılması yönünde
açılan tüm davaların kesinleşerek iç hukuk
yollarının tükenmesi durumunda, Anayasa
Mahkemesi’ne bireysel olarak başvuruda
bulunulabilme olanağı bulunmaktadır.
Vergiyle ilgili konularda bireysel başvuru
hakkının kullanılması sonucunda Anayasa
Mahkemesi tarafından verilen kararlar
vergi dünyamızda yeni bir çığır açmıştır.
Yapılan bir vergi incelemesinde İş
Bankası tarafından kurulmuş olan emekli
sandığı vakfının üyelerine yaptıkları
ödemeler ücret olarak değerlendirilmiş ve
vergilendirilmek istenilmiştir. Düzenlenen
rapora göre vergi dairesi tarafından yapılan
tarhiyatlara karşı banka tarafından dava
açılmıştır. Dava dilekçesinde yapılan
tarhiyata karşı itiraz noktalarından birisi
olarak, vergi idaresinin aynı konuya
ilişkin olarak söz konusu ödemelerin
ücret olarak değerlendirilmeyeceği
ve vergiye tabi tutulmayacağına dair
başka mükelleflere verilen muktezaların
bulunduğu dayanak gösterilmiştir.
Ancak bankanın açtığı davaları kaybedip
iç hukuk yolunu tüketmesi üzerine, son
çare olarak mülkiyet ve adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesi’ne bireysel başvuruda
bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi
yapılan başvuruyu kabul ederek mükellef
kurumun mülkiyet hakkının ihlal
edildiğine ve tazminat ödenmesine oy
birliği ile karar vermiştir.xxxvii Söz konusu
kararın konuya ilişkin kısmında yapılan
açıklamalar aşağıda yer aldığı gibidir:
“52. Öngörülebilirlik ise, hukuk kuralının
uygulanması halinde doğabilecek
sonuçların, önceden tahmin edilebilmesi
anlamına gelmektedir… Buna göre
öngörülebilirlik ilkesi koşulunun
sağland� �ğından söz edebilmek için,
mülkiyet hakkı sahibi tarafından hangi
koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet
hakkına müdahale edileceğinin önceden
tahmin edilebilmesi/bilinebilmesi
gerekmektedir.
53. Bu çerçevede, verginin kanuniliği
ilkesi gereği vergi yoluyla yapılacak
müdahalelerin temel dayanağı olan
kanunların da, ilgili kişinin davranışlarını
belirlemesi amacıyla, kolayca
ulaşabileceği, gerektiğinde profesyonel
yardım olmak suretiyle de olsa
anlayabileceği, açık, net ve yeterince
belirgin nitelikte olması gerekmektedir…
Ancak her zaman, kanunlarda mutlak bir
açıklığın beklenemeyeceği ortadadır. Bu
sebeple, kanuni düzenlemelerde az veya
çok belirsiz ifadeler bulunabileceği ve
bu belirsizliğin uygulamadaki yorumlarla
giderilebileceği kabul edilmektedir… Bu
durumda kanuni düzenlemenin içeriğinin
ve kapsamının kanun altı düzenlemeler
veya yargısal içtihatlarla açıklığa
kavuşturulduğu, bir diğer deyişle birey
açısından belirliliğin sağlandığı durumlarda
öngörülebilirlik koşulunun karşılandığı
söylenebilecektir.
(…)
Danıştay 4. Daire, 07.05.1999, E: 1997/168, K: 1999/1879, Yaklaşım Dergisi, Sayı 70, S. 179
Danıştay 4. Daire, 01.12.1997, E: 1996/2454, K: 1997/4510, Yaklaşım Dergisi, Sayı 68, S. 168
xxxvii
Danıştay 4. Daire, 01.12.1997, E: 1996/2454, K: 1997/4510, Yaklaşım Dergisi, Sayı 68, S. 168
xxxv
xxxvi