Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
parlamentolar tarafından karar
verilmektedir. Verginin yasallığı ilkesi
gereğince vergilerin konulması,
kaldırılması ve değiştirilmesinin
parlamentodan usulüne uygun olarak
çıkarılmış bir yasa ile yapılması zorunludur.
Verginin yasallığı ilkesinin maddi yönünü
oluşturan belirlilik ilkesi uyarınca
verginin mükellefi, konusu, dönemi,
matrahı, oranı gibi vergilendirmeye
ilişkin asli unsurlar ile uygulamaya
ilişkin esasların yasada kesin bir şekilde
saptanmış olması gerekmektedir. Ancak
bu ilkeler vergilendirmeye ilişkin her
düzenlemenin mutlak a yasayla yapılması
gerektiği anlamına gelmez. Esasen
bunu gerçekleştirmek ne pratik olarak
mümkündür ne de beklenen faydayı
sağlar. Vergilendirmeye ilişkin olası tüm
hususlara vergi yasalarında yer verilmeye
çalışılması hâlinde yasa metinleri binlerce
maddeden ve yüzlerce sayfadan oluşan
kullanışsız bir yığına dönüşür ve ihtiyaç
duyulması hâlinde kolayca değiştirilmesi
de mümkün olmaz. İşte bu nedenle yasa
hükümleri geneli kapsayacak şekilde
soyut olmak durumundadır.
Yeni bir vergi yasası çıkarıldığında yahut
mevcut yasalarda yeni bir düzenleme
yapıldığında mükellefler nezdinde
uygulamanın ne şekilde yürütüleceği
konusunda soru işaretlerinin doğması
son derece doğaldır. Aynı şekilde
mükelleflerin işlemlerini vergi dairesinde
gerçekleştiren personelin de ne yönde
işlem yapılacağı konusunda bilgi sahibi
olması gerekir. Söz konusu gereksinimler
Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan
genel tebliğlerde yapılan açıklamalar ile
büyük bir ölçüde giderilir. Ancak ekonomik
gelişmeleri yakından takip etmeye çalışan
vergi yasaları günden güne daha karmaşık
bir hâl almaktadır. Yasa hükümleri ve
tebliğlerde yapılan açıklamalar bazen
i
mükellefin içinde bulunduğu durumu
yeterince kavramayabilmektedir. Bu
durumda mükelleflerin yükümlülüklerini
ne şekilde yerine getirecekleri konusunda
tereddüt etmeleri son derece doğaldır.
Vergi yasalarına uymaya çalışan ancak
üzerine düşen ödevler konusunda tam
olarak emin olamayan mükellefler için
çok özel bir uygulamadan yararlanma
olanağı bulunmaktadır. Gelir İdaresi
Başkanlığı, içinde bulunduğu durumu
ve tereddüt duyduğu konuları yazıyla
bildiren mükelleflere verdiği özelgei
ile kişiye özel değerlendirme yaparak
görüş vermekte ve yapılması gereken
işlemler konusunda yol göstermektedir.
Diğer taraftan vergilerin yasallığı ilkesi
gereğince yürütme organı tarafından
çıkarılan tüzük, yönetmelik, genel tebliğ
gibi tüm ikincil düzenlemelerin yasama
organı tarafından çıkarılan kanunlara aykırı
olmaması gerekir. Vergi idaresi yasaların
kendilerini yetkili kılmadıkları konularda,
mükelleflere yasalarda açıkça yer
alamayan bir yükümlülük getiremez. Bu
ilke çerçevesinde vergi idaresi tarafından
mükelleflere verilen özelgelerin de
mutlaka yasal çizgilerin içinde kalması,
yani dayanakları olan kanuna aykırı
olmamaları zorunluluğu bulunmaktadır.
Mükellefe İzahat Verilmesine İlişkin
Düzenlemelerin Tarihi Akışı
Ülkemizde yapılan en büyük vergi
reformunun yapıtaşlarından biri olan
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ne gariptir
ki verginin yasallığı ilkesi çerçevesinde
parlamentodan usulüne uygun olarak
çıkarılmış bir yasa değildir. Vergi
Usul Kanunu, 27 Mayıs 1960 darbesi
sonrasında yasama görevini üstlenen
23 kişiden oluşan Milli Birlik Komitesi
tarafından 4 Ocak 1961 tarihinde kabul
edilmiştir. Kabul edilen bu kanunun
1-188’inci maddeleri 10 Ocak,
Çok uzun yıllar boyunca bu kavramı karşılamak üzere Arapça kökenli mukteza sözcüğü kullanılmıştır.
Sorumlu Vergicilik
65