KPMG Turkey Publications | Page 78

Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik parlamentolar tarafından karar verilmektedir. Verginin yasallığı ilkesi gereğince vergilerin konulması, kaldırılması ve değiştirilmesinin parlamentodan usulüne uygun olarak çıkarılmış bir yasa ile yapılması zorunludur. Verginin yasallığı ilkesinin maddi yönünü oluşturan belirlilik ilkesi uyarınca verginin mükellefi, konusu, dönemi, matrahı, oranı gibi vergilendirmeye ilişkin asli unsurlar ile uygulamaya ilişkin esasların yasada kesin bir şekilde saptanmış olması gerekmektedir. Ancak bu ilkeler vergilendirmeye ilişkin her düzenlemenin mutlak a yasayla yapılması gerektiği anlamına gelmez. Esasen bunu gerçekleştirmek ne pratik olarak mümkündür ne de beklenen faydayı sağlar. Vergilendirmeye ilişkin olası tüm hususlara vergi yasalarında yer verilmeye çalışılması hâlinde yasa metinleri binlerce maddeden ve yüzlerce sayfadan oluşan kullanışsız bir yığına dönüşür ve ihtiyaç duyulması hâlinde kolayca değiştirilmesi de mümkün olmaz. İşte bu nedenle yasa hükümleri geneli kapsayacak şekilde soyut olmak durumundadır. Yeni bir vergi yasası çıkarıldığında yahut mevcut yasalarda yeni bir düzenleme yapıldığında mükellefler nezdinde uygulamanın ne şekilde yürütüleceği konusunda soru işaretlerinin doğması son derece doğaldır. Aynı şekilde mükelleflerin işlemlerini vergi dairesinde gerçekleştiren personelin de ne yönde işlem yapılacağı konusunda bilgi sahibi olması gerekir. Söz konusu gereksinimler Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan genel tebliğlerde yapılan açıklamalar ile büyük bir ölçüde giderilir. Ancak ekonomik gelişmeleri yakından takip etmeye çalışan vergi yasaları günden güne daha karmaşık bir hâl almaktadır. Yasa hükümleri ve tebliğlerde yapılan açıklamalar bazen i mükellefin içinde bulunduğu durumu yeterince kavramayabilmektedir. Bu durumda mükelleflerin yükümlülüklerini ne şekilde yerine getirecekleri konusunda tereddüt etmeleri son derece doğaldır. Vergi yasalarına uymaya çalışan ancak üzerine düşen ödevler konusunda tam olarak emin olamayan mükellefler için çok özel bir uygulamadan yararlanma olanağı bulunmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı, içinde bulunduğu durumu ve tereddüt duyduğu konuları yazıyla bildiren mükelleflere verdiği özelgei ile kişiye özel değerlendirme yaparak görüş vermekte ve yapılması gereken işlemler konusunda yol göstermektedir. Diğer taraftan vergilerin yasallığı ilkesi gereğince yürütme organı tarafından çıkarılan tüzük, yönetmelik, genel tebliğ gibi tüm ikincil düzenlemelerin yasama organı tarafından çıkarılan kanunlara aykırı olmaması gerekir. Vergi idaresi yasaların kendilerini yetkili kılmadıkları konularda, mükelleflere yasalarda açıkça yer alamayan bir yükümlülük getiremez. Bu ilke çerçevesinde vergi idaresi tarafından mükelleflere verilen özelgelerin de mutlaka yasal çizgilerin içinde kalması, yani dayanakları olan kanuna aykırı olmamaları zorunluluğu bulunmaktadır. Mükellefe İzahat Verilmesine İlişkin Düzenlemelerin Tarihi Akışı Ülkemizde yapılan en büyük vergi reformunun yapıtaşlarından biri olan 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ne gariptir ki verginin yasallığı ilkesi çerçevesinde parlamentodan usulüne uygun olarak çıkarılmış bir yasa değildir. Vergi Usul Kanunu, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında yasama görevini üstlenen 23 kişiden oluşan Milli Birlik Komitesi tarafından 4 Ocak 1961 tarihinde kabul edilmiştir. Kabul edilen bu kanunun 1-188’inci maddeleri 10 Ocak, Çok uzun yıllar boyunca bu kavramı karşılamak üzere Arapça kökenli mukteza sözcüğü kullanılmıştır. Sorumlu Vergicilik 65