Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
belirgin nitelikte olması gerekir. Kanuni
düzenlemenin içeriği ve kapsamının
kanun altı düzenlemeler veya yargısal
içtihatlarla açıklığa kavuşturulduğu, diğer
bir deyişle birey açısından belirliliğin
sağlandığı durumlarda öngörülebilirlik
koşulunun karşılandığı söylenebilecektir.
Munzam sandıklara ödenen banka katkı
paylarının ücret olarak değerlendirilmesi
ve vergiye tâbi tutulmasına ilişkin
uygulamanın 2012 yılında yapılan vergi
incelemesi sonucu düzenlenen vergi
tekniği raporuna istinaden başlatıldığı
ve bu yöndeki içtihadın, bu inceleme
üzerine tarh edilen vergilere karşı açılan
davalar dolayısıyla Danıştay’ın 2013 tarihli
kararlarıyla ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
Vergi incelemesi sonrası gerçekleştirilen
vergilendirme işlemlerine karşı çok sayıda
dava açıldığı ve yargılama süreçlerinde
ilgili hükümlerin ayrıntılı bir şekilde
tartışıldığı, bazı ilk derece mahkemeleri
ve bölge idare mahkemelerince davaların
kabul edildiği, başvuru dosyasına konu
vergilendirme işlemine karşı açılan
davanın ise vergi mahkemesince kabul
edildiği, ancak bölge idare mahkemesince
vergi mahkemesi kararı bozularak davanın
reddedildiği hususları dikkate alındığında,
söz konusu kanun hükümlerinde
yeterli açıklığın sağlanamamış olduğu,
bu yüzden başvuru konusu benzeri
uyuşmazlıklar bakımından farklı
yorumların yapılmasına ve genel olarak
farklı yönde kararların çıkmasına sebep
olduğu anlaşılmaktadır.
İlgili kanun hükümlerinin yorumuna ilişkin
lehe ve aleyhe bu değerlendirmelerden,
banka tarafından vakfa katkı payı
ödenmesinde çalışanlarca menfaatin ne
zaman elde edildiği hususunun kanun
hükümlerinden açık ve net bir şekilde
çıkarılamayacak olduğu anlaşılmakta
olup Danıştay tarafından ilgili kanun
hükümlerinin bu şekildeki yorumunun
başvurucu açısından öngörülebilirlik
ilkesiyle bağdaştırılmasının zor olduğu
görülmektedir. Vergilendirme işlemine
ilişkin vergilendirme döneminden
çok sonra mahkemelerce yapılan bu
yöndeki yorumun, geçmişe etkili bir
şekilde uygulanması dolayısıyla ortaya
çıkacak sonuçlara bireylerin katlanmasını
beklemek hakkaniyete uygun
olmayacaktır.
Banka tarafından uzun yıllar boyunca
yapılan katkı payı ödemelerinin
vergilendirilmemiş olması, somut olay
bağlamında menfaatin elde edildiği
zamana ilişkin kanun hükmünün açık
ve net olmaması ve bu hususun yargı
kararlarından da anlaşılması, vakfa
ödenen katkı payları üzerinde çalışanların
tasarruf haklarının bulunmadığına
ilişkin Yargıtay içtihadının bulunması
ve katkı paylarının ücret olarak
vergilendirilmeyeceğine ilişkin başka
bir kuruma verilmiş mukteza bulunması
hususları karşısında, başvuru konusu
vergilendirme dönemi olan 2007 yılında
söz konusu katkı payı ödemelerinin
ücret kapsamında değerlendirilerek
vergilendirileceğinin düşünülemeyeceği
anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle
başvurucudan ilgili ödemelerin vergiye
tabi olacağını öngörmesini beklemenin
mümkün değildir.
AYM’nin 22/1/2015 Tarih ve 2014/4958
Numaralı Kararı
Başvurucu, hakkında 2008 yılında vergi
incelemesi yapıldığını inceleme sırasında
2003 yılına ilişkin olarak kayıt dışı mal
teslimlerinde bulunduğundan bahisle
adına cezalı KDV tarhiyatı yapıldığını,
mahkeme kararında kayıt dışı teslim
edilen emtianın önemli bölümünün
Sorumlu Vergicilik
31