Bölüm I: Ulusal Düzeyde Sorumlu Vergicilik
ve mali idare bu noktada özelge
(mukteza), genel tebliğ, iç genelge,
sirküler gibi yöntemlerle yorum yoluna
başvurmaktadır. Ancak özelge, genel
tebliğ vb. idari işlemlerin son dönemlerde,
yorum yetkisinin sınırlarını zorlayabildiği
hatta kimi durumlarda kıyas yasağını
ortadan kaldırdığı dikkat çekmektedir.
Sürekli genişleyen bu külliyat, Anayasa
Mahkemesi’nin yargı alanı dışında kaldığı
müddetçe hayatiyetine devam etmekte
ve başta kanunilik ilkesi olmak üzere
hukuki güvenlik ve vergilemede belirlilik
gibi Anayasal ilkeler ağır ihlallere maruz
kalabilmektedir. Özetle, bazı hâllerde,
idarenin uygulama, yorum ve işlemlerini
şekillendirirken vergilendirmeye ilişkin
ilkeleri -öncelikli olarak- göz önünde
tutmadığı dikkat çekmekte; bu yaklaşım
da karşımıza genellikle vergileme
ilkelerinin ağır bir şekilde ihlali olarak
çıkmaktadır.
Yukarıda vurgulandığı üzere Anayasa’nın
73’üncü maddesinde yer alan “Herkes,
kamu giderlerini karşılamak üzere,
mali gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür.” hükmü “genellik ilkesini”
özetlemektedir. Genellik ilkesi uyarınca,
kamusal mali yükün herkese dağıtılac ağı;
ancak bu prensip uygulanırken mali gücün
de göz önünde tutulacağı söylenebilir.
Kayıt dışı ekonominin bu ilkenin en ciddi
bağlamda ihlaline yol açan etkenlerden
birisi olduğu söylenebilir. 2002 yılında
%32,4 olan kayıt dışı ekonominin
GSYH’ye oranının 2013’te %26,54
düşmesi memnun edicidir. Ancak bu
seviyenin de hâlen oldukça yüksek
olduğu görülmektedir. Kaldı ki burada
analiz ettiğimiz resmi rakamların da
ötesine geçen bir kayıt dışı ekonomik
hacim olduğu iddia edilmektedir.
Son yıllarda alınan önlemlere ve
kaydedilen aşamalara rağmen kayıt
dışı ekonomi, ülkemiz açısından hâlen
önemli sorun alanlarından biri olmaya
devam etmektedir. Kayıt dışı ekonominin
azaltılması, orta ve uzun dönemde
ekonomik istikrar, gelir dağılımı ve
istihdam gibi birçok makroekonomik
unsurun iyileşmesine, ekonomide
verimlilik düzeyi ve rekabet gücünün
yükselmesine, ayrıca kamu gelirlerinin
artmasına katkıda bulunacaktır.5 Onuncu
Kalkınma Planı (2014 - 2018) Kayıt
Dışı Ekonominin Azaltılması Programı
Eylem Planı6 öngörülerine göre kayıt
dışı ekonominin GSYH’ye oranının
2018’e kadar %21,5’e düşürülmesi
planlanmaktadır. Bu düzeyde bir kayıt dışı
ekonominin bile genellik ve eşitlik ilkeleri
başta olmak üzere Anayasal vergileme
ilkeleri bakımından önemli bir tehdit
olacağı gözden uzak tutulmamalıdır.
Vergi yargısının, vergisel ihtilaflar için
mükelleflerin kısa sürede sonuç almalarını
sağlayacak etkinlik ve hızda olmaması
da vergileme ilkelerinin ihlal edilmesine
neden olmaktadır. Mevcut ihtilaf yükü,
gittikçe daha karmaşık ve yanıltıcı olan
vergisel konular karşısında yoğun iş yükü
altında olan mahkemelerin uluslararası
gelişmeleri takipte yetersiz kalması ve
sıhhatli bir bilirkişilik mekanizmasının
henüz oluşturulamamış olması gibi
başlıca sorunlar dikkate alınınca, vergi
yargısı alanında mevcut sorunların
ihyasının biraz daha zaman alacağı
görülmektedir.
Vergi yargısının yoğunluk, teknik zayıflık
ve yavaşlık vb. rahatsızlıklarından söz
ederken; yargının bir kısım sorununa
merhem olabilecek olan vergisel
ihtilafların barışçıl yollarla çözümü
mekanizmalarının da gerektiği gibi
işletilemediği söylenmelidir. Örneğin bu
mekanizmaların en önemlilerinden biri
olan uzlaşma müessesesinin masaya
yatırılması ve aksayan noktalarının tedavi
edilmesi bile, mahkeme yolunu tercih
eden mükellef sayısını ciddi miktarda
azaltacak; idare de hızlı bir şekilde
salınan vergileri ve kesilen cezaları tahsil
edebilecektir.
Sorumlu Vergicilik
21