KPMG Turkey Publications | Page 22

Abdulkadir Kahraman’la Sorumlu Vergicilik Üzerine Söyleşi davranışın agresif vergi planlaması olarak değerlendirilmesi gerektiği konusunda çok net ve açık olmalıyız. Mükelleflerin haklarını korurken toplumun ortak yararını da her zaman ön planda tutmalıyız. Öte yandan vergi idaresine de düzenlemelerin yansımaları konusunda daha aktif olarak geri bildirim sunmalıyız. Vergi politikalarının öngörülebilir olmasını, daha net hazırlanmasını ve hukukun temel ilkelerine uygunluğunu sağlamak üzere idareye katkı yapabiliriz. Vergi sisteminin güvenilirliğini ve sağlıklı işlemesini sağlamak için hukukun temel ilkelerine aykırı düşmekten kaçınmalıyız. Türkiye’de sorumlu vergicilik yaklaşımına en çok hangi nedenle ihtiyaç duyuluyor? Kayıt dışı ekonominin Türkiye’nin gerçeği olduğunu unutmamalıyız. Bunun yansımalarını hem “Orta Vadeli Mali Plan” hem de “64. Hükümet Eylem Planı’nda” görüyoruz. Sadece bu bile sorumlu vergiciliğe Türkiye’de ne kadar çok ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. G20 üyesi gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme hedefi, sorumlu vergicilik yaklaşımının benimsenmesini gerektirmektedir. “Güvene dayalı açık bir iletişim ortamı sağlanması vergi sisteminin etkinliğini artırarak vergi gelirlerinin de yükselmesini sağlayacaktır. Bunun için mükellefe güven duyulması gerekir ki mükellef de faaliyetlerini planlarken vergi sistemine güvenerek hareket etsin.” Mevcut vergi sistemimizin sürdürülebilir büyüme hedefini desteklediğini söyleyebil ir miyiz? Gelişime açık olan yönlerden söz edebilir misiniz? Sağlıklı işleyen bir vergi sistemi, sürdürülebilir ekonomik büyüme için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bunu sağlarken mükelleflere de vergi idaresine de önemli görevler düşüyor. Tabi bu ikisinin hak ve yükümlülüklerini etkin bir şekilde yerine getirilmesini sağlayan biz vergi danışmanlarına da... Mükellefin idare tarafından kendisine sorulan soruları doğru ve açık bir şekilde cevaplaması gerekir. Sorumlu vergicilik bakışıyla mükelleflerin etik kurallara bağlı davranması konusunda son derece titiz davranıyoruz. Ancak bu yaparken vergi idaresinin de mükellefi daha çok dinlemesini ve önerilerini dikkate almasını sağlamalıyız. Örneğin idare mükellefleri temsil eden sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek onların görüşlerini dikkate alabilir. Bu şekilde güvene dayalı açık bir iletişim ortamı sağlanması vergi sisteminin etkinliğini artırarak vergi gelirlerinin de yükselmesini sağlayacaktır. Bunun için mükellefe güven duyulması gerekir ki mükellef de faaliyetlerini planlarken vergi sistemine güvenerek hareket etsin. Güven ortamının oluşturulması açık bir iletişim ortamı kurulmasından geçiyor. Örneğin özellikle transfer fiyatlandırması gibi incelemelerde karşı delillerin dikkate alınmaması uygulamada önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor. Müfettişler topladıkları sektöre ilişkin emsal bilgileri mükellefle paylaşmayarak gizli emsal oluşturabiliyor. Bu durumda bizim buradaki muhtemel yanlışlıkları (örneğin sektörün mükellef şirketin Sorumlu Vergicilik 9