KPMG Turkey Publications | Page 192

Bölüm III: Vergi Danışmanları Açısından Sorumlu Vergicilik edildiğinde mükelleflere süreç hakkında bilgi sağlanmamakta ve incelemenin tamamlanması uzun yıllar alabilmektedir. Mükelleflerin hesaplarında yapılan incelemelerde ise nelerin incelendiği, ne arandığı ve bulguların nasıl değerlendirildiği konusunda inceleme elemanlarının ketum yaklaşımları mükellefler için bilinmez ve öngörülemez bir risk algısına dönüşmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin ulaşılabilir ve öngörülebilirlik kararları vergi mevzuatının ve yorumlarının açık, istikrarlı, geriye dönük uygulanmayan ve günden güne değişmeyen bir niteliğe sahip olması gerektiğini ifade etmektedir. Mükelleflerin süregelen yorum ve uygulamaların beklenmedik bir şekilde değişmeyeceğinden emin olması gerekir. Teşvik ve vergi istisnaları öngörülemez biçimde, hatta geriye dönük düzenlemelerle geri alınmamalıdır. Vergi idaresinin bu konularda mükellef haklarını gözeten bir uygulama tarzına sahip olduğunu söylemek güçtür. Son yıllarda Anayasa Mahkemesi’nin vergi mevzuatına ilişkin iptal kararlarının çoğu mevzuattaki bu tür düzenlemelere yönelik olarak verilmiştir. Örneğin mülkiyet hakkına aykırılık teşkil eden haksız vergilerin iadesinde mükellefe faiz ödenmesini olanaksız kılan Vergi Usul Kanunu düzenlemesi ve yatırım indirimi hakkını kazanılmış hakları ortadan kaldırır şekilde geriye dönük olarak kaldıran Gelir Vergisi düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Öte yandan mükelleflerin vergi daireleri nezdindeki iade ve düzeltme taleplerinde çoğu zaman daireden daireye değişen uygulamalar, standart dışı talepler ve gecikmeler de mükellef memnuniyeti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Hazine hakkını gözetmek, sorumluluk almak istemeyen idari personelin sığındığı ve çoğu zaman işi uzatmak, mükellefi hakkını aramaktan soğutmak veya sorumluluğu üst makamlara atmak için kullandığı bir bahane hâlini almaktadır. Vergi idaresinin yenilikçi ve çağdaş bakış açısıyla ortaya koyduğu mükellef odaklı yaklaşımların gerçekten hayata geçirilmesini ve standart uygulamalar hâline gelmesini sağlayacak idari ve yasal düzenlemelerin de gerçekleştirmesi beklenmektedir. Meslek Mensuplarının İşlevleri 3568 sayılı Kanun’da serbest muhasebeci mali müşavir (SMMM) ve yeminli mali müşavir (YMM) olmak üzere iki tür meslek unvanı tanımlanmıştır. Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Kanunda belirtilen belli genel ve özel şartları sağlayan kişiler SMMM olabilir. Bu meslek mensupları belli bir mesleki tecrübe, kıdem ve sınav şartlarını yerine getirdikten sonra meslek unvanını almaya hak kazanırlar. Serbest muhasebecilik ve mali müşavirlik mesleğinin konusu kanunda aşağıdaki şekilde belirlenmiştir: “Gerçek ve tüzelkişilere ait teşebbüs ve işletmelerin; a) Genel kabul görmüş muhasebe prensipleri ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince, defterlerini tutmak, bilanço kâr-zarar tablosu ve beyannameleri ile diğer belgelerini düzenlemek ve benzeri işleri yapmak. b) Muhasebe sistemlerini kurmak, geliştirmek, işletmecilik, muhasebe, finans, malî mevzuat ve bunların uygulamaları ile ilgili işlerini düzenlemek veya bu konularda müşavirlik yapmak. c) Yukarıdaki bentte yazılı konularda, belgelerine dayanılarak, inceleme, tahlil, denetim yapmak, malî tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak.” Sorumlu Vergicilik 179