KPMG Turkey Publications | Page 175

Bölüm II: Uluslararası Düzeyde Sorumlu Vergicilik Son yıllarda yaşananlardan şirketlerin bilançolarında yer alan ve çoğu durumda da ileride elde edilecek olan kârlardan mahsup edilmek üzere devreden zararların arttığı ve bu artışın ekonomik kriz ve durgunluk dönemlerinden sonra daha da ivmelendiği anlaşılmaktadır. Dünyadaki çeşitli vergi rejimlerinde, zararların vergi matrahından mahsup edilmek üzere taşınması istisnai durumlarda reddedilebildiği gibi genellikle mümkündür. Hatta geriye dönük zarar mahsubunun talep edilebildiği uygulamalarla bile karşılaşılmaktadır. Bu tür uygulamaların amacı, risk alan mükelleflerin faaliyetleri sonucunda doğan zararların vergi yükünü nötrleyecek şekilde kullanılmasına imkân sağlamaktır. İleride doğacak zararların geriye dönük olarak mahsup imkânı ciddi bir avantaj yaratmakta ve bu durumun bilinmesi yatırımcılar üzerinde pozitif bir etki yaratmaktadır. Fakat zarar taşıma çoğu ülkede çeşitli kurallara bağlanmak suretiyle sınırlandırılmaktadır. Örneğin Türkiye’deki şirketlerin devreden zararlarını mahsup etme imkânı beş yıl ile sınırlıdır. Devralınan şirketlere ait zararların taşınmasında ise kurumlar vergisi beyannamesinin son beş yılda verilmiş olması, devrolan şirketin faaliyetlerine devam etmesi ve mahsup edilecek zarar toplamının devrolan kurumun öz kaynaklarını aşmaması gerekmektedir. Diğer yandan dünyadaki farklı vergi rejimlerinde, işletme sahibinin veya faaliyet konusunun değişmesi gibi durumlarda da zarar mahsubu sınırlandırılabilmektedir. Bunun gibi durumlar kanun yapıcıların zarar mahsubunu sadece ekonomik olarak o zarara katlanan kişiye sağlama veya zarar eden işletmelerin faaliyetlerine devam konusunda cesaretlendirmeme amacından kaynaklanmaktadır. Ancak devreden zararların vergi matrahının tespitinde dikkate alınması için getirilen sınırlandırmalar işletmelerin muvazaalı işlemlere yönelmesine sebep olabilmektedir. Şüphesiz ki bu tür girişimler, vergi kanunların getiriliş amacıyla çelişmektedir. Bu nedenle zararların kullanılmasına ilişkin geliştirilen yapılarda, zararın taşınmasıyla ilgili vergi kanunlarının getirilmesindeki amaç ve gerekçeler dikkate alınmalıdır. Genel olarak şirketlerin yeniden yapılandırılması uygulamalarında sıklıkla kullanılan devir ve birleşmelerde, zarar taşımaya ilişkin kuralların bulunmadığı veya bu kuralların çok sınırlı olduğu vergi rejimlerinin, agresif vergi planlaması amaçlı geliştirilen işlemlere daha sık maruz kalması şaşırtıcı bir durum değildir. Agresif vergi planlaması amacıyla oluşturulan yapılarda, finansal enstrümanlar, kurumsal yeniden yapılandırmalar, emsaline uygun olmayan transfer fiyatlandırmaları gibi işlemler kullanılabilmektedir. Bu alanlarda yapılan işlemlerin büyük bir çoğunluğunun ekonomik ve teknik icaplar kapsamında gerekli ve yasal düzenlemelere uygun olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte bazı durumlarda söz konusu uygulamalar, zararların mevcut kurum bünyesinde uygun görülenden daha uzun sürelerle taşınmasına veya başka bir kuruma aktarılmasına imkân verebilmektedir.