KPMG Turkey Publications | Page 151

Bölüm II: Uluslararası Düzeyde Sorumlu Vergicilik İşte bu bağlamda ülkeler kendi vergi politikalarını belirlerken yatırım yapan veya yapması beklenen şirketleri daha düşük oranda vergilendirmeyi ve birtakım vergi teşviki politikalarını uygulamayı tercih etmişlerdir. Hatta bu süreç içinde ülkelerin çok uluslu işletmelerin kendi ülkelerini tercih etmesi için daha avantajlı vergi rejimini sunmak konusunda birbirileriyle yarıştıkları görülmüştür. Bu şekilde ilgili ülkelere mali olarak zarar veren uygulamalara uluslararası literatürde zararlı vergi rekabeti adı verilmektedir. Çok uluslu işletmeler ve vergi danışmanları bu dönemi iyi değerlendirerek kendilerine sunulan ve kanuni sınırlar içinde kalan bu vergi planlama olanaklarını mümkün olduğu kadar kullanmışlardır. Ancak 2008’de yaşanan global finansal krizin sebeplerinin tartışılmaya başlanmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni ekonomik gerçeklikte, ülkeler artık vergi rekabetinin zarar verici etkisini görmeye başlamışlardır. Aynı zamanda çok uluslu işletmelerin bu süreçte makul görülemeyecek ölçüde düşük vergi ödemesi nedeniyle kamu maliyesinin borç sarmalına girdiği ve toplum menfaati için yapılması gereken kamu hizmetlerinin sağlanamaması riskinin ortaya çıktığı anlaşılmıştır. Özellikle Avrupa Birliği gibi gelişmiş ekonomileri barındıran ülkelerde yaşlanan nüfus yapısı ile birlikte toplumun genel refah düzeyinin sürdürülebilmesi için yerel kişi ve kurumların daha fazla vergilendirilmesi veya bazı kamu hizmetlerinden daha az faydalanılması sonuçlarını vermektedir. Bu da uluslararası yatırımcıların o ülkelerden elde ettiği gelir karşısında ödediği (ya da ödemediği) vergi yükünü kamuoyu nezdinde tartışılan bir konu hâline getirmiştir. Bu durum, hem ülke yönetimlerinde hem de genel kamuoyunda çok uluslu işletmelerin vergi politikalarının mercek altına alınmasına, hem de bu esnada vergi danışmanlarının rolünün sorgulanmasına sebep olmuştur. Bu olgu giderek artan bir eğilimde devam etmekte ve OECD, AB, BM gibi ülkeler üstü kurumların gündeminde önemli bir yere sahip olmaktadır. Vergilendirmede Yeni Normal Arayışı Yeni ekonomik sistemde vergilendirmeye bakış açısı aşağıdaki yönde değişmektedir: • Vergi ödemek sadece kanuni değil aynı zamanda ahlaki bir görevdir. • Kanundaki boşlukların veya yorum farklarının vergi ödememek için kullanılması topluma karşı olan sorumluluğun yerine getirilmemesi demektir. • Yapılan işlemin sonucunda adil olmayan bir sonuç doğuruyorsa, vergi kanunlarıyla uyumlu bir iş yapmış olmak kamuoyu nezdinde haklılığı garanti etmez. Vergi sorumluluğu kavramını bu saptamalar doğrultusunda şu şekilde tanımlamak mümkündür: Vergi bir sonuç olmaktan çok ekonomik aktivitenin içinde yer alan sosyal bir alettir. Sağlıklı bir ekonomi olmadan vergi de var olamaz. Bu anlamda, vergi iş dünyası, devlet ve genel olarak kamu arasında yapılmış sosyal bir sözleşmedir; içinde yaşadığımız ve hayatımızı sürdürdüğümüz toplulukların istikrarlı bir şekilde ve genel iyiliği için gerekli fonlara sahip olduğu bir sistemi amaçlar. Sistemin aktörleri, bu sorumluluk ile hareket etmelidir.1