Bölüm II: Uluslararası Düzeyde Sorumlu Vergicilik
İşte bu bağlamda ülkeler kendi vergi
politikalarını belirlerken yatırım yapan veya
yapması beklenen şirketleri daha düşük
oranda vergilendirmeyi ve birtakım vergi
teşviki politikalarını uygulamayı tercih
etmişlerdir. Hatta bu süreç içinde ülkelerin
çok uluslu işletmelerin kendi ülkelerini
tercih etmesi için daha avantajlı vergi
rejimini sunmak konusunda birbirileriyle
yarıştıkları görülmüştür. Bu şekilde
ilgili ülkelere mali olarak zarar veren
uygulamalara uluslararası literatürde
zararlı vergi rekabeti adı verilmektedir. Çok
uluslu işletmeler ve vergi danışmanları bu
dönemi iyi değerlendirerek kendilerine
sunulan ve kanuni sınırlar içinde kalan
bu vergi planlama olanaklarını mümkün
olduğu kadar kullanmışlardır.
Ancak 2008’de yaşanan global
finansal krizin sebeplerinin tartışılmaya
başlanmasıyla birlikte ortaya çıkan
yeni ekonomik gerçeklikte, ülkeler artık
vergi rekabetinin zarar verici etkisini
görmeye başlamışlardır. Aynı zamanda
çok uluslu işletmelerin bu süreçte makul
görülemeyecek ölçüde düşük vergi
ödemesi nedeniyle kamu maliyesinin
borç sarmalına girdiği ve toplum menfaati
için yapılması gereken kamu hizmetlerinin
sağlanamaması riskinin ortaya çıktığı
anlaşılmıştır.
Özellikle Avrupa Birliği gibi gelişmiş
ekonomileri barındıran ülkelerde yaşlanan
nüfus yapısı ile birlikte toplumun genel
refah düzeyinin sürdürülebilmesi için
yerel kişi ve kurumların daha fazla
vergilendirilmesi veya bazı kamu
hizmetlerinden daha az faydalanılması
sonuçlarını vermektedir. Bu da uluslararası
yatırımcıların o ülkelerden elde ettiği gelir
karşısında ödediği (ya da ödemediği)
vergi yükünü kamuoyu nezdinde tartışılan
bir konu hâline getirmiştir. Bu durum,
hem ülke yönetimlerinde hem de genel
kamuoyunda çok uluslu işletmelerin vergi
politikalarının mercek altına alınmasına,
hem de bu esnada vergi danışmanlarının
rolünün sorgulanmasına sebep olmuştur.
Bu olgu giderek artan bir eğilimde devam
etmekte ve OECD, AB, BM gibi ülkeler
üstü kurumların gündeminde önemli bir
yere sahip olmaktadır.
Vergilendirmede Yeni Normal Arayışı
Yeni ekonomik sistemde vergilendirmeye
bakış açısı aşağıdaki yönde
değişmektedir:
• Vergi ödemek sadece kanuni değil aynı
zamanda ahlaki bir görevdir.
• Kanundaki boşlukların veya yorum
farklarının vergi ödememek için
kullanılması topluma karşı olan
sorumluluğun yerine getirilmemesi
demektir.
• Yapılan işlemin sonucunda adil
olmayan bir sonuç doğuruyorsa, vergi
kanunlarıyla uyumlu bir iş yapmış olmak
kamuoyu nezdinde haklılığı garanti
etmez.
Vergi sorumluluğu kavramını bu
saptamalar doğrultusunda şu şekilde
tanımlamak mümkündür: Vergi bir sonuç
olmaktan çok ekonomik aktivitenin içinde
yer alan sosyal bir alettir. Sağlıklı bir
ekonomi olmadan vergi de var olamaz. Bu
anlamda, vergi iş dünyası, devlet ve genel
olarak kamu arasında yapılmış sosyal
bir sözleşmedir; içinde yaşadığımız ve
hayatımızı sürdürdüğümüz toplulukların
istikrarlı bir şekilde ve genel iyiliği için
gerekli fonlara sahip olduğu bir sistemi
amaçlar. Sistemin aktörleri, bu sorumluluk
ile hareket etmelidir.1