Oysa günümüz teknolojik imkânları
ile mükelleflerimiz oturdukları yerden
internet üzerinden vergi beyannamelerini
verebilmekte, müşterilerine elektronik
fatura gönderebilmekte, elektronik defter
tutabilmekte, kendilerine elektronik
ortamda tebligat yapılabilmektedir.
Kırtasiyeciliğin önlenmesi ve gereksiz
yere zaman kaybına engellemek
amacıyla en azından sürekli mükellefiyeti
bulunanlar için özelge taleplerinin e-posta
yoluyla veya internetten yapılabilmesi
uygulamasına başlanması yerinde
olacaktır.
Sorumlu
Vergicilik Bakışıyla
Geçtiğimiz yüzyılda yapılan vergi
reformunun yapıtaşlarından biri olan 213
Sayılı Vergi Usul Kanunu 1961 yılı başında
yürürlüğe girmiştir. Çoğumuzdan daha
yaşlı olan bu Kanun’un uygulanmasında,
mükelleflerin tereddüde düştüğü
konularda yetkili makamlardan yazılı
olarak izahat isteme hakkına yer verilmiş
olup bu kapsamda verilen görüşlere
özelge (mukteza) denilmiştir. Gelir
İdaresi Başkanlığı Strateji Geliştirme
Daire Başkanlığı tarafından geliştirilen bir
proje çerçevesinde, özelge uygulaması
baştan aşağı gözden geçirilmiş, sıkıntılar
masaya yatırılmış ve sistemin daha
etkin ve verimli çalışmasını sağlayacak
şekilde hedefler saptanmıştır. Ardından bu
projede saptanan hedeflere uygun olarak
yapılan yasal ve ikincil düzenlemeler ile
özelge uygulaması değişen zaman ve
şartlara göre çağa ayak uyduracak şekilde
modernize edilmeye çalışılmıştır.
Bununla birlikte, özelge sisteminin
uygulamasında hâlâ iyileştirmeye
açık çok geniş alanlar bulunmaktadır.
Mükelleflerimizin vergisel uyuşmazlıklarda
Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel
başvuru hakkını kullanılabildiği ve
bu çerçevede Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nde alınmış kararların da
dikkate alındığı hususu göz önünde
bulundurulduğunda, özelge uygulaması
konusunda OECD ülkelerinde uygulanan
modellerin gözden geçirilerek, ülkemizde
uygulanan sistemin revize edilmesinde
yarar bulunmaktadır. Özelgelerin
merkezde sınırlı sürelerle çalışan bir
komisyon tarafından verilmesi nedeniyle,
mükelleflerin özelge taleplerine makul
sürel